Buraya bir şeyler yazmayalı uzun zaman olmuş. Son 3 yazımın arasında üçer ay var. Yani burası aklıma artık 3 ayda bir esiyor. Yazmak çekilmez bir hâl mi alıyor benim için? Hayır. 2020 Nasıl Geçti, Nerelerdeydim? diye bir yazı paylaşmıştım şubatta. Orada elimde başka bir alan adı olduğuna dair bir şeyden bahsetmiştim. Ayrıca o yazıyı yazarken bu alan adı ile ilişiğimin 2021 kasımına kadar devam edeceğini düşünüyordum, ancak 2022 kasımına kadar devam edecekmiş. Yani en az 16 ay daha buralardayım.
Siteye birkaç satın alma teklifi geldi ancak düşündükleri fiyatı bile sormadan hepsini reddettim. Bu arada zamanında 799’u bulan günlük okuyucu sayısı 100’ün altına düştü. Nedeni ise hiçbir şekilde bir şeyler yazmamam. Site güncelliğini kaybettikçe okuyucu kaybediyorum. Bu yüzden insanın şevki de kırılıyor. 1 yıldır alan adı ve sayfa otoritelerinde yükseliş göremedim; hatta az biraz düşüş var.
Burası ıssızlıkta beklerken diğer alan adını değerlendirmeye karar verdim. Bu kararım Mayıs’ın başına denk geldi ancak yazmaya başlamam Temmuz’u buldu diyebilirim. Bu ay yaklaşık 10 makale yazdım. Anahtar kelime bul, araştır, taslak yap, yaz, seo ayarları yap derken bir yazı yaklaşık 3-5 saatin sonunda ortaya çıkabiliyor. Yani oldukça yüksek bir efır isteyen bir eylem bu yazmak dedikleri şey.
Histasyon.com 1 yıl 255 gündür yayında ve burası için yaklaşık 70 makale yazmış olmalıyım. Halihazırda 50den fazlası sitede görüntülenebilir. Çoğu 800 kelime ve üzerinde içeriğe sahip. Yani oldukça fazla emek verilerek hazırlandı. Nereden baksanız aralıksız 15 gün yazmışım demek bu. Şu anda yaptığım gibi bir blog yazar gibi yazmak pek zorlayıcı değil. Aklına ne eserse yazıyorsun burada. Ancak araştırınca işin işinden çıkamadığım çok oluyor.
Bir şey aratırken kesin ve doğru bilgiler almak istersiniz, değil mi? İşte benim burada yapmaya çalıştığım da tam olarak bu(ydu). Bilgi aktarımı doğru ve eksiksiz olmalı. Bu yüzden yazarken çok uğraşıyorum. Uğraş da zaman isteyen bir lüks.
Neden Yazmadım?
Aslında yazabilirdim. Yazmayı hiç bırakmazdım belki de. Ancak insanın içinden bir şeyi yapmak gelmiyorsa veya yazmaktan çekiniyorsa, yazmamak iyi bir seçenek olur. Son bir yılım çok yoğun geçti. Az önce kontrol ettim ve bu bir yıl içerisinde buraya sadece 4 yazı girdiğimi gördüm. Bununla birlikte 5 olur. Koskoca bir yıl ve sadece 5 yazı.
Genlerimden üşengeçlik geliyor. Yoksa yazardım. Hep yazardım ben. Son bir sene hiçbir şekilde yaşayamadığım bir sene oldu. Yazarken yaşayanlardandım ben. Gelecek kaygısı, stress, sınavlar falan derken yazamaz bir hale geldim. Bu sene neredeyse hiçbir derse katılmadan örgünde 10 ders verdim. Aöf’te ise ilk dönem 5, ikinci dönem 8 ders verdim. Şu an aöf yaz okulundan 5 ders almış bulunmaktayım. Sanırım bu sefer biraz çalışmam gerekecek.
Örgünde vizelerim çok düşüktü. Vize döneminde aylaklık etmenin bedeli ağır oldu. Boş beleş şeylerle uğraşmsk için hep sınav zamanlarını seçiyorum. Garip bir insanım. Finallere on gün kala çalışmaya başladım. Ama hemen öncesinde aöf finalleri de vardı. Taa finallerin ortasına kadar sarkıyordu. 2 günde 1 sınav olur düşüncesiyle odaklanmadım çalışmalara. Hiçbir derse de girmemişim. Hiçbir şey bildiğim yoktu. Her güne 1 ders düştü. Üstten aldığım dersler normal derslerin günüyle çakıştı. İlk 4 gün oldukça stresli geçti benim için.
Daha doğrusu tüm sınavlar boyunca stress küpüydüm. Birkaç dersten kalacağımı düşünüyordum. İlk defa gerçek anlamda büte kaldım. En yüksek kredili 2 dersten bütteydim. Bütlerle finaller arası on gün vardı. Her türlü çalışırım diyordum. İlk büt sınavının sabahında kitabı ilk kez açtım. Fazladan bir soruyla geçebildim. İkinci bütte onu bile yapmadım neredeyse. Kalacağımı düşünüyordum ama A1 nasibimizde varmış.
Normalde ortalamamın kafa aşağı çakılacağını düşünüyordum. Çünkü bütünlemeye girmeden önce yıl ortalamam 2.15’ti. Bütünleme sonrası yıl ortalamadı 3.2’ye yakın bir şey oldu. Vize dönemi ders çalışsaymışım her türlü 3.5 olurmuş. Çünkü neredeyse tüm derslerin vizesi final notlarından düşük gelmiş. En azından genel ortalamam pek değişmedi. Yıl boyunca devam eden bu stres beni yazmaktan uzaklaştırdı.
Yazmaya Devam Edecek Miyim?
Yazmak için pek bir sebebim yok ama yazmadan da edemem. Bu yüzden yazmaya devam. Ancak burada ne kadar paylaşım yaparım, bilemiyorum. Çünkü yukarıda bahsettiğim gibi yeni sitemde yazılar paylaşmaya başladım. Günlük orada yazılar paylaşmaya çalışacağım. Burası biraz sönük kalacak ama blog tarzı yazılarımı yani arama motoru optimizasyonunu iplemeden yazdığım yazıları buradan paylaşsbilirim.
Hatta, artık ciddi olarak burayı bir bloga dönüştürmeyi düşünüyorum. Ne de olsa buranın adı HİSTASYON. İçimden geldiğince yazarım artık buraya. Böylece verdiğim emekler boşa gitmemiş olur. Email bülten aboneliğinde 110dan fazla kişi vardı. Onlar bu tür yazıları okumaya istekli midir, bilemem ama başka türlü buraya yazasım gelmiyor. Tersi, buradan vazgeçesim gelmiyor.
Çok önceleri buraya yazar alımı yapacaktım ama içim elvermemişti. Bundan sonra buraların boş kalmaması için böyle bir yöntem izleyebilirim. Yani yeni yazarlarla devam etmek, neden olmasın?
Fark Ettim Ki…
Son bir yıldır okumada ve yazmada isteksiz olduğumu farkediyorum. Buna artık bir son vermeyi düşünüyoyorum. Eskiden her yıl yüze yakın kitap okurdum ancak temmuz ayında olmamıza rağmen bu yıl henüz 19 kitap okuyabildim. Yazmaya yeni yeni başlıyorum. Ancak yökdil/ales/yaz_okulu/yds falan derken bunu devam ettirebilmem de zor.
Ayrıca şunu da farkettim ki, bu yazı biraz karmaşık ilerliyor. Yorgunum, dönüp ne yazdığımı okuyacak halim de yok. Daldan dala atlayıp bir şeylerden bahsettiğimi hissediyorum. Yazma serüvenim genelde böyle oluyor. Yani, yazmıyorum çünkü kafam çok karışık. Bir sonraki yazı yakında gelir gibi. O zamana kadar görüşmek üzere. Bir de aşağıda yorum sekmesi diye bir şey var deyorlar. Çalışıp çalışmadığını kontrol edebilirsiniz:). Bir yorum yazmak bu kadar zor olmamalı. Esen kalın.
Evet, katılıyorum; yazmak bu kadar zor olmamalı ama kaliteli bir eser meydana getirmek ha deyince olmuyor. Bir yazıyı üç saatte bitirdiğinizi söylemişsiniz. Ne güzel! Kısa bir sürede bitiriyorsunuz. Lâkin benimkiler bir haftadan aşağı bitmiyor. Röportaj ağırlıklı içerik üretiyorum. O yüzden saatlerimi, günlerimi alıyor. Her gün en az bir içerik yayınlasam usanırım galiba. Kısa bile olsa… Yazmıyorsun, yazmıyorsun ve dolduğunu hissediyorsun artık. Ajandanda ele alınmayı bekleyen konular vardır veya bir şekilde konu çıkar; enerjini harcarsın. Sizi anlıyorum. Bir yılda dört beş yazı kaleme aldığınızı düşününce canınızın sıkılması normaldir. Okumanın faydası burada belli oluyor. Okudukça doluyor ve taşacak gibi hissediyor insan. Blog yolculuğunuzda kolaylık ve başarı dilerim. Okurunuz bol olsun. Zihninize sağlık, kaleminize kuvvet…
Teşekkür ederim. Yazmak kolay olsaydı inan olun ki bu sitede şu anda binin üzerinde içerik olurdu. Site içersinde 1500 kelimenin üzerinde içerikler de var. Elbette böyleleri uzun saatler gerektiren çalışmaların sonucunda ortaya çıkıyor. Güncellemeler falan derken işin boyutu bambaşka noktalara ulaşıyor. Röportaj ise bambaşka bir alan. Öncelikle röportaj yapılacak kişiyi bulmalı, onun için sorular hazırlamalı, röportaj teklifi yapmalı falan filan derken süreç uzuyor. Ayrıca insan gerçekten doldukça yazıyor. Her ne kadar düşüncelerimin taşan kısımlarını buraya yansıtmamış olsam da, eskiden notlarımın arasına bir şeyler yazardım. Bu aralar yazmak eyleminden çok uzak kaldım. Bakalım ne kadar devam edebileceğim bu duruma. Tekrardan teşekkür ederim bu güzel yorum için.