İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Papillon | Kelebek Film Ve Kitap İncelemesi Ve Alıntıları

Özgürlüğe tutunmak!

Sanırım bu yazıya en güzel bu şekilde başlanabilirdi. Zaten Henri Charriere’nin işlemediği bir cinayetten dolayı kürek cezasına çarptırıldığı sıra verdiği özgürlük mücadelesinin bir ifadesi değil miydi Kelebek?

Henri Charriere işlemediği bir cinayetten dolayı kürek cezasına çarptırıldığında henüz genç bir Fransız vatandaşıydı. Kitapta ve filmde bu cinayeti kendisinin işlemediğini defalarca belirtiyor. Ancak bu onu yargıçların gözünde masum yapmıyor.  Fransız Guyanası’na cezasını çekmek üzere gönderiliyor.

Çok genç yaşında tutkunu olduğu idealleri ve gelecek arzusu onun çok farklı bir uygarlıkla tanışmasına engel olamadı: Kızılderililer, cüzzamlılar ve okuma yazma bilmeyen balıkçıların uygarlığı.

Suçsuz olduğu halde mahkûm edilen Papillon ve mahkûm gemisinde tanıştığı arkadaşı banker Dega, Fransız Guyanası bataklığında sürekli karşı karşıya geliyor ve sanırım Henri Charriere’in mahkumiyetindeki en yakın arkadaşı da Dega. Filmde bu iki karakteri Steve McQueen ve Dustin Hofman başarılı bir şekilde canlandırıyor. 1973 yılında sinemaya aktarılan filmin yönetmen koltuğunda ise Franklin J. Schaffner bulunuyor. (Ayrıca 2017 yılında filmin yeni bir versiyonu çıkmıştır.)

Henri Cherriere’in otobiyografisi olarak ortaya çıkan kitabın öyküsü ise; Henri Charriere bir gün eski bir mahkumun kitabını okuyor ve bu kitap çok fazla baskı yapıp o dönem çok okunan bir kitap. Henri Charriere, kendi hayat hikayesinin bu yazılanlardan daha iyi olduğunu düşünüp, Papillon’u (Kelebek’i) kaleme alıyor. Sonuç mu? Şu an bu yazıyı okumanızdan daha iyi bir cevap olduğunu düşünemiyorum.

Film ile kitap arasındaki farka değinecek olursak, göze çarpan en belirgin fark, elbette her zaman söylendiği gibi, kitabın apayrı bir cazibesinin olmasıdır. Kitabı filmden 2 yıl önce okumuş olmama rağmen hala tadı damağımda diyebilirim. Film ise tadın orada kalmasını sağlayan bir yardımcı görevi görecek gibi. Elbette filmde anlatılanlar kitapta olanlara göre çok yalın kaldı. Hatta filmin tam iki buçuk saat olmasına rağmen çok hızlı geçtiğini söyleyebilirim. Kitapta o kadar ayrıntıya yer verilmişti ki, adeta olayın içinde gibiydiniz. Filmde ise sadece olaya seyirci kalıyorsunuz. İşte kitap ile film arasındaki uçurum bu. Birinde olayı yaşayan sizsiniz ötekinde ise seyirci.

Her şeye rağmen filmde kitabın konusuna ve akışına sadık kalınmıştı. Filme ve kitaba 10 üzerinden puanlama yapacak olsam, ikisine de kendi alanlarında 9 ile 10 arasında bir not verirdim. Bir gün dizisi çekilecek olsa, yine böyle bir not vermeyi dilerim. Okunması gereken bir kitap ve izlenmesi gereken bir film. Benim için unutulmazlar arasında yer aldı bile.

Kelebek mi?

Kelebek bir özgürlük mücadelesi…

Papillon | Kelebek Film Alıntıları Ve Replikleri

-Tavuk gelinciğe ne demiş biliyor musun?
-Eğer sağlıklı bir gelincik olsaydı tavuk bir şey diyemezdi. Bunu bir düşün.

Adam benimkini kurtarmak için kendi hayatını riske attı. Benim için bu yeni bir deneyim.

-Bana ismi ver ve tam tayına geri dön.
-O kadar aç değilim.
-Açlıktan öleceksin. Kendini görmelisin.
-Ben zaten cılız doğdum.
-Öyleyse öleceksin.

Beni öldürebilirler; sana sahipler.

-Sen kimsin?
-Hiç kimse.
-Çok doğru. Hiç kimse.

Evini biliyorum. İçinde hiç hayalet yok.

-Öyle görünüyor ki, çok ümitsiz.
-Evet.
-Sence işe yarar mı?
-Önemi var mı?

Hey, sizi pislikler! Ben hala buradayım.

Papillon | Kelebek Kitap Alıntıları

“Adın ne?” “Kelebek.” “Kelebek mi? Kelebeksin demek? Zavallı. Kelebekler uçar, kanatları vardır, seninkiler nerede?” “Kaybettim kanatlarımı.”

Bir, iki, üç, dört, beş… Ve saatler… ağır ağır akıp geçerken, yorgunluk sessiz isyanımı bastırıyor.

Bir kürek mahkumunun elini sıkmak, ona şereflerin en büyüğünü vermektir. Bir kürek mahkumunun eli asla sıkılmaz.

“Başarmayı hak etmiştin yavrum. Gelecek sefere!” Cesaret, demek gereği bile duymuyor. Bende cesaretin eksik olmadığını biliyor çünkü.

Bize hiç acımayan bir toplumun başına gelenlerden ötürü bu kadar kendimizi üzmemiz için salak olmamız gerekiyor.

Gecenin on birinde, satranç partisi sona ermişti. Beni savunanlar mat olmuşlardı. Suçsuz olan ben mahkûm edilmiştim.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir