Biri çıkıp geçmişini öylece arkanda bırakabilir misin, diye soracak olsa elbette ‘hayır’ cevabını yapıştırırdım hemen. Çünkü insan geçmişini öyle alelade bırakamaz gerisinde. Her ne kadar kötü bir hayata sahip olsa da yine de insanın her daim anımsamak isteyeceği anılar vardır. Peki öyleyse neden bu yazının başlığını Geçmişe Sünger Çekmek koydum?
Bu yazıyı yazmaya başladığımda takvim 2021’in ekim ortasını gösteriyor. Bundan üç gün önce okuldan akşam vaktinde çıkıp eve döndüm. Aniden canım bir şeyler dinlemek istedi. Çünkü yapacak başka bir şey aklıma gelmiyordu. Sadece o an için yapmam gereken şeyin müzik dinlemek olduğunu hissediyordum.
Sabah üniversiteye gidip akşam çıkıp eve gelmek gerçekten çok yorucu. Bundandır ki, eve geldiğimde ders çalışabileceğim bir ruh halinde olamıyorum. Zaten şu an için çok fazla kasmaya gerek duymuyorum. Arada müzik molası vermek bazen oldukça rahatlatıcı olabiliyor. Bu arada benim dinlediğim müzikleri dinlemek, şiddetli bir dövüş sahnesinin içinde olmak veya Jurassic World’de bir dinazor tarafından kovalanmayla eş değer olabilir. Ayrıca müzik dinlerken depresyona girmemek de elde değil. Neden acaba?
Konuyu dağıtma konusunda bu kadar iyi olmamalıydım. Ne yazmakta olduğum aklıma gelmese bir yazı içerisinde onlarca farklı konuyu işleyebilirdim. Dediğim gibi, müzik dinlemek istiyordum. Ancak telefonumda bir müzük çalar veya herhangi bir parça yoktu. Üstüne üstelik internette takılmamak için telefonun paketini de yenilememiştim (mealen: yine ayın yarısını çıkaramadım). Bu yüzden eski telefonumu alıp müzik listeninden üç beş şarkı (saatlerce) dinlemek istedim.
Eskiden LG’nin bir modelini kullanıyordum. Telefonu elime aldığımda şarjı yoktu her zamanki gibi. Şarja taktım ancak şarj oluyor gösterimi (%1) ekrana gelmedi. Açma kapama düğmesine basarak dedim, olmadı. Şarj makinesi bozuk sanıp başka bir taneyle denemek istedim. En sonunda telefon şarj gösterimi yapmadan açılmaya başladı. Sonuç?
Aklımla Dalga Geçmeyi Bırakmalısın Hayat!
Telefonun ekranında “Your device is corrupt. It can’t be trusted and may not work properly.” açıklamasını görür görmez şaşkına döndüm. Corrupt’ın anlamını bilmediğimden içimde bir umut vardı ancak açıklama kabak gibi bu telefonu açamazsın diyordu. Zira saatlerce uğraşmama, onlarca şey denememe rağmen açamadım. Teşekkür ederim LG. Güvenlik hatası vermeden önce uyarsaydın veya yedek almama izin verseydin. Şarj 0’a düştü diye cezayı kesti hemen.
O telefonu 5 yıl boyunca kullandım. Yazdığım şiirler, hikayeler, kitap taslaklarım hep onun içerisinde çevrimiçi erişilemez halde barınıyordu. Yani 5 yılda ne yazdıysam, burada paylaştıklarım hariç hep oradaydı. Fotoğraf çeken biri değilimdir. Ancak çektiğim tüm fotoğraflar, şifrelerim, kısacası aklınıza gelebilecek her şey onun içerisindeydi.
Saatlerce bir hiç uğruna uğraştım. Gerçekten tam bir hayal kırıklığı gecesiydi. Yıllardır bir kitap yazıyordum. Ancak cihazın içersinde hapsoldu kaldı. Gerçekten çok üzücü bir durum. Burada konudan çok koptum bu yüzden belki kavrayamamış olabilirsiniz ama her şeyimi kaybettim.
Siz Hiç Edebiyat Yapmaya Çalıştınız Mı?
Hani burada bu gelişigüzel yazıyı girmek bile saatler alıyor. Düşünün edebi bir şeyler yazmak için saatlerce uğraşıyorum ve sonuç olarak tüm uğraşlarım sonunda ancak birkaç cümle veya paragraf yazıyorum. Bir de bunlardan binlercesini düşünün!
Canım yanıyor. Böyle bir şeyin başıma geleceğini yıllardır kestiriyordum. Bu yüzden hep yedek almak istiyordum. Üşengeçliğim sağolsun. Neyseki telefonda hafıza kartı vardı. Hafıza kartını alıp hemen öykülerime göz attım. En azından bir kısmı duruyordu. Bir uygulamada yazdığım için dosya uzantısı vardı ve hafıza kartına o uzantıları kopyalamıştım. Hemen o uygulamayı şu anki telefonuma indirip dosyaları oraya gönderdim. Tek tek açıp okudum. Ancak o telefonumu istememin asıl sebebi orada yoktu. Kitap taslağım yoktu! O uygulamada yazıp da erişemediğim tek dosya o oldu.
Zaten normal not defterine yazdıklarım hepten çöp oldu bile. Tüm şifrelerimi kaybettim. Ne kadar gereksiz ekran görüntüsü varsa hafıza kartında ancak lazım olanların hiçbirinden eser yok. Hiçbir isteğim yok. Sadece o taslağa erişeyim yeter. 5 yıldır uğraşıyorum o taslağın üzerinde. O yokken hayatı gereksiz yere yaşamış gibi hissediyorum şu birkaç gündür.
Aksilikler, Şu İlişkimize Bir Nokta Koyalım Artık
Geçmişimi silmek isterdim. Ancak bu şekilde değil. Yıllar önceki duyguları sonradan okumak gibisi yok. Hele de başkası yazmış gibi. Yoruldum. Hep kaybetmekten yoruldum. Yazmaya dair tüm inancımı yitirdim. Kendimi aldatılmış gibi hissediyorum. Yazmanın hayatımda bu kadar derin yer edindiğini bilmiyordum. Hayatım çalınmış gibi.
Henüz telefonun bozulmasının üstesinden gelememişken bugün 4-5 aydır uzattığım (arada buduyordum) sakala yanlışlıkla dip ayardan girdim. Zayıf biriyim, sakal gidince yüzümün zayıflığı yüzüme battı yine. Maskeden dolayı doğru düzgün bakım yapamıyordum, yapsam da boşa gidiyordu ama yine de oynaması eğlenceli bir şey sakal. Şimdi canım sıkıldığında tutunacağım bir sakalım dahi yok. Bu yeni görünüme alışmam lazım. Bana bile çok yabancı geliyor. Aynadaki adamı tanımıyorum.
Son olarak bu yazıyı yazarken dinlediğim şarkıları aşağıya bırakıyorum. The Score dinlemekten gına geldi. Ne hikmetse artık 1 saatlik mixine maruz kaldım. İlk defa dinliyordum ona yakın şarkısını dinlemiş oldum bu yazıyı yazarken. Youtube’un bu öneri özelliğini hiç sevmiyorum. Neyse yazıyı da taslağımın giriş cümlesiyle bitirsem yeridir. Zira aklımda bir o kaldı.
Lauv – I Like Me Better
The Score – Unstoppable
The Score – Only One
The Score – Who I Am
Alec Benjamin – Let Me Down Slowly
Lewis Capaldi – Someone You Loved
Lewis Capaldi – Before You Go
Post Malone, Swae Lee – Sunflower
FILV & Edmofo – Clandestina (Emma Peters Cover)
The White Buffalo – House of The Rising Sun
Dayanamıyorum…
Geçmiş olsun. İnşallah çıkar ortaya. Bu işler hiç belli olmaz. Blogspotlu sitemi yıllar önce açmıştım. Giriş bilgilerimi unutmuştum. Mail ve şifreyi hatırlamıyordum yani. Birkaç yıl sonra bir gece hiç kullanmadığım bir e-posta adresine girdim. Postanın bir klâsörüne tıkladım. Başka mail hesaplarımı buraya yönlendirmişim. Blogspotu açtığım mail adresim de buraya yönlendirilmiş. Hemen o klâsördeki mail adresiyle bloggera girmeyi denedim ve bloğuma yıllar sonra eriştim. Demek istiyorum ki erişme ihtimali olabilir. Bence dijital arşivlere çok güvenilmemeli.